Günümüzden
binlerce yıl önce bir mağarada taş zemin üzerinde ya da bulabildiği bir hayvan
postu üzerinde yatan insandan, en rahat visco yatak modelleri üzerinde yatan
insana kadar gelen süreçte insan aklının doğaya karşı olan mücadelesini
görüyoruz. İnsanoğlu bir arada yaşamaya başladıktan sonra doğaya karşı çok daha
çetin bir mücadele vermeye başlamıştır. Özellikle doğaya olan en büyük
direnişini göçebe hayatı bırakıp, topraktan, doğanın kalbinden faydalanmaya
başlamasıyla vermiştir. İnsanoğlunun yerleşik hayata geçmesiyle birlikte bir
arada yaşama artmış ve mağaralar yerine evler yapmaya başlamışlardır. İnsan nüfusunun
armasıyla yavaş yavaş siteler oluşmaya başlamış ve bunlar zamanla günümüzdeki
şehirlere benzer şehirlere dönüşmüşlerdir.
Günümüzde
visco yatak üzerinde uyumayı başarabiliyorsak, bunda en büyük pay doğaya
direnen ve ben buradan ayrılmayacağım diyen insanındır. Eğer o insan o gün
oraya yerleşmeseydi, insan yaşantısı çok daha farklı bir hal alabilirdi. Dünya
tarihini etkileyen çok büyük iki kıvrım vardır. Bunlardan ilki insanoğlunun
göçü bırakması ve yerleşik hayata geçmesi, ikincisi ise tekrar göçe başlayıp,
kavimler göçünü başlatmasıdır. Bu iki durumda dünya tarihini ve insan hayatını
çok derinden etkileyen iki durumdur. İnsanlık bugün buralara gelmeyi başardıysa
ve artık uzaya açılıp, oralarda yaşama hayali kurabiliyorsa bu insan zekasının
geldiği noktayı göstermektedir. Binlerce yılın bilgisinin günümüze aktarılması
sayesinde insanoğlu doğayla mücadelede elini çok güçlendirmiştir. Ancak hiçbir
zaman doğanın kendisine sunduğu imkanlar için minnettar olmamaıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder